İnsanlığın evrimi hızla devam ediyor. Bu evrim insanın bilinç düzeylerinde ve onun da paralelinde fiziki ve kültürel seviyelerinde büyük değişimi beraberinde getiriyor. Varoluşsal yaklaşımlar ve ‘Ben Kimim’ sorusuna aranan cevaplar her çağda olduğundan daha fazla önem taşıyor.  Bu çağ insanının beklentileri ve kültürel ihtiyaçları öncekilerden çok farklı bu nedenle de önceki çağların sorunsalına verilmiş cevaplar bireyselleşme kisvesi altında yalnızlaşmış insanın ihtiyaçlarını karşılamıyor.

Arayış içindeki bu insan cevapları uzunca bir süredir Doğu mistisizminde bulmaya başladı. Doğu mistik öğretilerinde yüzlerce yıldır korunagelmiş ve hocadan öğrenciye aktarılma yoluyla nesiller boyunca korunarak bu güne kadar gelmiş olan bilgi, batılı insana hiç pratik etmediği varlığının çok boyutlu seviyelerini anlamak için alan açmış oldu. Binlerce yıllık bu külliyat, son derece doğadan uzaklaşmış, kalbi ile bağlantısı bir dereceye kadar körelmiş olan küresel toplumların şekillendirdiği bizlere içinde bulunduğumuz ve bir türlü kendimizi kurtaramadığımız stres, adrenalin ve kortizol temelli yaşamdan çıkmak için adeta bir kapı sundu. Daha önce görmediğimiz, odaklanmadığımız, sahip olduğumuz halde harekete geçiremediğimiz potansiyelimizle tanışmaya başladık. Dahası bu potansiyeli harekete geçirebileceğimiz somut teknikler öğrendik.

Yeni çağın bilinci küresel insandan farkını ortaya koymasını, yaşama hizmet için getirdiği sadece kendisine has olan eşsiz bilgiyi açığa çıkarmasını bekliyor.  Her insanın hücrelerinde kayıtlı olan bu bilgiyi açığa çıkarma yollarına yeni moda ismi ile Mindfulness yani yaşamın her anında varlığın tüm düzeylerinde farkında olmak deniyor. Bu farkında oluş varoluşsal bir yolculuk ve yaşamın gerçek anlamına giden yol olarak düşünülebilir. Bu yolculuk sırasında insanın alması gerekeni alması ve bilmesi gerekeni bilmesi sağlıklı bir zihin ve beden bütünlüğü gerektiriyor. İşte tam bu noktada Batı insanı ile Doğu İnsanının evrim süreçleri içinde ürettiği tüm bilgi bütünlenmeye başlıyor. Bütünsel anlayışın dinamikleri yerlerine oturmaya başladıkça, insan bilincinde yaşadığı evrimsel yolculukta mesafe kat ediyor. Zaman ve Mekan gibi soyut kavramlar insanın evrim sürecine yaptıkları hizmeti tamamlıyor ve bunların ötesindeki aşkın öz benlik üç boyutlu fizik dünyada belirginleşmeye başlıyor. Boyutlararası sınırlar artık flulaşıyor.

Bu algı içindeki insanın gerçek mutluluğu ve huzuru yaşamın fiziki ve maddi alanında değil kendi içinde yaratabilmesi için bütünsel bir donanıma ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Sadece biz değil tüm dünyada oluşan yeni çağ hareketindeki herkes buna inanıyor ve bu yönde kendisini yenilemeye yönleniyor.  Wellbeing, Welness, Holistik yaklaşım gibi terimler işte bu sözünü ettiğimiz donanımı tanımlamak üzere ortaya çıkmakta. Bunların genel bir tanımı, bütünsel bir yaklaşımla yaşamı anlamak, bu anlayış içinse beden, zihin ve ruh düzeylerinde dengede bir donanıma sahip olmak şeklinde özetlenebilir. Welbeing bu nedenle bu platforma bir isim olarak seçildi. Tıpkı komputer gibi artık tüm dillere yerleşmiş bir terim haline geldiği için de kullanmakta bir sakınca olmadığına inanıyoruz.