İnsan bendeni, 72 teli olan bir enstrümana benzetilebilir. Her tel veya meridyen, belli bir titreşime sahip enerjinin içinden geçtiği kabloya benzetilebilir ve bu teller titreştiklerinde yaşam enerjisi dediğimiz Prana’yı bedende aktive ederler.

Kosmik enerji akışının bedende dolaşıma girmesi başın en tepesinde bulunan taç bölesi yoluyla gerçekleşir.  Tıpkı bir şelale gibi akan bu kosmik enerji, bedenin belli bölgelerinde bir havuz gibi birikerek, girdap gibi dönen enerji alanlarını yani çakraları oluşturur.

Bu 72 adet tel, belli başlı üç ana bölge tarafından kontrol edilmektedir; bunlar, omurganın her iki yanında sağında ve solunda bulunan ida ve pingala denilen kanallar ve bunların birleşiminden oluşan ve omurganın olduğu ana kanaldan geçen Şuşumna kanalıdır.

Yukarı bölgede bulunan çakralar, zihnin yaydığı düşüncelerle titreşirler. Bu titreşimlerin içinde bulunan düşünsel kalıplar onunla ilgili olan çakrayı harekete geçirir. Bu çakralarsa 72 bin adet daha ince kanalı harekete geçirerek rezone ederler.

Onların yaydıkları titreşim frekansı, fizik, zihinsel ve duygusal bedenlerin formunu ve işlevselliğini belirler.

Tıpkı bir entrümanın telini germek gibi, titreşmekte olan telin harmonisi boşlukta bir forma dönüşür.

*Çakra tekerlek anlamına gelir. Çakralar enerji merkezi veya girdabı olarak da isimlendirilir. Bunlar çok boyutlu bir niteliğe sahip olan insanda enerjinin nasıl hareket ettiğini anlamamızı sağlayan dinamik enerjiler olarak bulunurlar.

Kundalini Yogada biz bunlardan sekiz tanesi üzerinde yoğun çalışırız.

*Bunlardan yedi tanesi, fizik bedende, hormonal sistemin bulunduğu noktalarda başka bir deyişle sinir uçlarının birleştiği bölgelerde, diğerleri ise manyetik alan veya aura olarak tabir edilen enerjetik boyutlarda yer alır.

*İlk üç çakra, alt üçgen olarak isimlendirilirken diğer üç çakra- beş,altı,yedi- üst üçgen olarak anılır. Dördüncü çakra yani kalp çakrası, bunların arasındaki denge noktasıdır ki yaşamsal deneyimler burada bütünlenir yani “ben” fikri – bütünlenerek – “biz” fikrine dönüşür.

*Hiç bir çakra tek başına işlevsel değildir. Yoga Anatomisine baktığımızda, anlayışımızı Batı tarzı bilimsellikten yani herşeyi ayıran ve analiz eden bilimsellik modelinden, holistik yani herşeyi bütünlemeye yönelik işleyen ve herşeyin bütünün bir parçası olduğu anlayışını benimseyen bir yaklaşıma doğru dönüştürmemiz gerekmektedir.

Çakralar, daha büyük bir gelişim, dönüşüm ve yaratım döngüsünün parçalarıdırlar. Alt üçgende bulunan çakralar, boşaltım ve çözümlemeye yönelik çalışırken, bütünleme, yaratım ve saf hale getirmekle işlevsel olan üst çakralar ile dengelenmektedirler.

*İlk beş çakra, yaratımın beş temel maddesi olan toprak, su, ateş, hava ve eter elementleri ile ilişkilidir ve bu beş ana elementin niteliklerini temsil eder. Üst üçgende bulunan çakralarsa daha ince, süptil elementlerin yer aldığı bölgelerdir.

*Prana, yani yaşam enerjisi, onların içinden geçerek bu noktalarda bulunan blokajları çözen ve çakraları harekete geçiren güçtür. Kundalini Yoga bu temizleme ve yenileme üzerinde çalışarak, zihin, beden ve ruhun dengelenmesi ve fonksiyonlarının maksimum düzeye çıkmasını sağlar.

*Çakralar, algı durumlarımız, duygularımız ve yaptığımızı seçimlerde belirleyici bir rol oynar. Yine çakralar, zihnimizde bulunan düşüncelerin akışını, ve o düşünceler yoluyla belirlenen davranışlarımızdaki enerji akışını belirleyerek hedeflerimizi gerçekleştirmemizde büyük etkiye sahiptir.

Tüm davranışlarımızda, bilincimiz ve bilinçaltımız arasındaki ilişkiyi çakralar sayesinde kurarız. Çakraları açmak ve dengelemek, duyularımızı netleştirir ve hepimizin geldiği yaratımın saf kaynağı ile uyumlu bir şekilde işlevsel olmamızı sağlarlar.

*Kundalini Yoga Teacher Training manual’dan çevirilmiştir.