Öfkenin Farklı Çeşitleri
Öfke, çok yaygın olarak hissettiğimiz bir duygu. Esasen, ifade edilememiş bir çok rahatsız edici duygumuzun uzun süre baskılanmasının bir neticesi olarak ortaya çıkan yeni duygu olduğunu söylemek çok yanlış olmaz sanırım.
Aile Dizimi terapisinin geliştiricisi ve bir psikoterapist olan Bert Hellinger’in “Sevgi Düzenleri” adlı kitabında öfke duygusunun kökeni açısından farklı türleri ele alınıyor.
1.Haksızlığa karşı bir tepki olarak öfke
Birisi bana saldırır ya da haksızlık yapar, ben de buna uygun olarak öfke ve kızgınlıkla tepki gösteririm. Bu öfke benim kendimi güçlü bir şekilde savunmamı ya da ortaya koymamı sağlar. Beni eyleme geçecek hale getirir, olumludur ve beni güçlü kılar. Öfkenin bu türü olayın kendisinden kaynaklanır, bundan ötürü yerindedir. Hedefe ulaşır ulaşmaz da geçer.
2.Gerçek eylemin yerine geçen öfke
Alabileceğimi ya da almak zorunda olduğumu alamadığım veya isteyebileceğim ya da istemek zorunda olduğumu istemediğim için kızar, öfkelenirim. Kendimi ortaya koyup bana gerekeni almak ya da aramak yerine, alabilecek, talep edebilecek veya isteyebilecekken ya da bunlara zorunluyken kendilerinden almadığım, talep etmediğim ya da istemediğim insanlara öfkelenirim. Öfkenin bu çeşidi eylemin yerine geçer ve girişilmeyen hareketin sonucudur. Kişiyi felç eder, beceriksiz ve zayıf kılar ve çoğu zaman da uzun sürer.
Öfkenin sevgiye karşı durma biçiminin etkisi de buna benzer. Sevgimi ifade etmek yerine sevdiğim kişilere öfke duyarım. Öfkenin bu türü, kökenini kesintiye uğramış bir yönelimden alıyorsa çocukluğa dayanır. Daha sonraki benzer durumlarda bu önceki yaşantı tekrarlanır ve öfke de gücünü bu deneyimden alır.
3.Suçluluk hissinin yansıması olan öfke
Birisine kızarım, çünkü ona itiraf etmek istemediğim bir şey yapmışımdır. Öfkenin böylesiyle kendimi bir suçun sonuçlarında korur, suçu karşımdakinin üzerine atarım. Bu öfke de kişinin kendi eyleminin yerine geçer. Hareketsiz kalmama yol açar, felç eder beni ve zayıflaştırır.
4.Minnet duygusunun eyleminin yerine geçen öfke
Birisi bana karşılığını veremeyeceğim kadar çok iyilik yapar, çok fazla verir. Bunu kaldırmak zordur. O zaman da verene ve verdiklerine öfkelenerek kendimi korurum. Bu tür öfke sözgelimi çocukların ebeveynlerini suçlayışlarında görülür. Almanın, teşekkür etmenin ve kişinin kendi eyleminin yerine geçer, felç eder ve insanın içini boşaltır. Ya da ortaya depresyon, yani suçlamanın öteki yüzü olarak çıkar. Depresyon da almanın, teşekkür etmenin ve vermenin yerine geçerek kişiyi hareketsiz kılar, boşaltır. Ölmüşlere, ayrıldığım insanlara almayı ve teşekkür etmeyi ya da öfkenin üçüncü türünde olduğu gibi kendi suçunun arkasında durmayı borçlu kalmışsam, burada öfke, uzun süren bir yas dönemi olarak da ortaya çıkabilir.
5.Üstlenilmiş öfke
Kimileri başkalarından ve başkaları için üstlendikleri bir öfke duyar. Söz gelimi bir grupta kişilerden biri kendi öfkesini bastırdığında bir süre sonra grubun başka bir üyesi ökelenir. Bu çoğu zaman grubun öfkelenmesi için hiç bir neden olmayan en zayıf üyesidir. Ailelerde bu en zayıf halka çocuktur. Örneğin anne babaya öfkeli ama öfkesini bastırmaktaysa, babaya çocuklardan biri öfkelenir.
En zayıf birey çoğu zaman taşıyıcı olmakla kalmaz, öfkenin hedefi haline de gelir. Örneğin bir çalışan, üstlerine öfkelendiği ama bu duygusunu onlara karşı bastırdığında öfkesini daha zayıf kişilerde boşaltır. Ya da bir erkek karısına kızdığı ama öfkesini onun karşısında bastırdığında öfkenin acısını karısı yerine çocuğu çeker.
Çoğu zaman öfke bir taşıyıcıdan başka bir taşıyıcıya aktarılmakla kalmaz – örneğin anneden çocuğa – güçlüden zayıfa olmak üzere yönü de değişir. O zaman da söz gelimi annesinin babasına yönelmiş öfkesini üstlenen kız, bunu babasına değil, gücünün daha fazla yettiğini hissettiği başka birisine, örneğin kendi kocasına yöneltir.
Gruplarda da üstlenilen öfke, güçlü olan asıl hedefine, diyelim grup liderine yönelmek yerine, bu şekilde güçlü kişinin günah keçisi haline gelen zayıf bir grup üyesine çevrilir.
Üstlenilen öfkede kişiler kendilerinin dışındadırlar, kendilerini gururlu ve hak sahibi hissederler. Oysa yabancı bir güç ve hak ile hareket etmektedirler. Böylece başarısız ve zayıf kalırlar. Üstlenilmiş öfkenin kurbanları da kendilerini güçlü ve haklı hissederler, çünkü haksız yere acı çektiklerini bilmektedirler. Ama onlar da zayıf, acılarıysa başarısız kalır.
6.Güçlendiren öfke
Bir de öfke vardır, erdem ve yeterliktir. İnsanın kendisini ortaya farkındalıkla ve yoğunlaşmış bir şekilde, gereğince koymasıdır; tartarak ve bilerek ağır ve güçlü olanla da yüzleşir. Onda duygulanım yoktur. Gerekiyorsa korkusuzca ve ona kızmaksızın karşısındakine kötü bir şey de yapar. Saf enerji olarak agresyondur bu. Uzun süreli bir disiplin ve uygulama ürünüdür. Ancak buna sahip olan çabasızca sahip olur. Öfkenin bu türü kendini stratejik davranış biçimi olarak ifade eder.
Öfke, çok yaygın olarak hissettiğimiz bir duygu. Esasen, ifade edilememiş bir çok rahatsız edici duygumuzun uzun süre baskılanmasının bir neticesi olarak ortaya çıkan yeni duygu olduğunu söylemek çok yanlış olmaz sanırım.
Aile Dizimi terapisinin geliştiricisi ve bir psikoterapist olan Bert Hellinger’in “Sevgi Düzenleri” adlı kitabında öfke duygusunun kökeni açısından farklı türleri ele alınıyor.
1.Haksızlığa karşı bir tepki olarak öfke
Birisi bana saldırır ya da haksızlık yapar, ben de buna uygun olarak öfke ve kızgınlıkla tepki gösteririm. Bu öfke benim kendimi güçlü bir şekilde savunmamı ya da ortaya koymamı sağlar. Beni eyleme geçecek hale getirir, olumludur ve beni güçlü kılar. Öfkenin bu türü olayın kendisinden kaynaklanır, bundan ötürü yerindedir. Hedefe ulaşır ulaşmaz da geçer.
2.Gerçek eylemin yerine geçen öfke
Alabileceğimi ya da almak zorunda olduğumu alamadığım veya isteyebileceğim ya da istemek zorunda olduğumu istemediğim için kızar, öfkelenirim. Kendimi ortaya koyup bana gerekeni almak ya da aramak yerine, alabilecek, talep edebilecek veya isteyebilecekken ya da bunlara zorunluyken kendilerinden almadığım, talep etmediğim ya da istemediğim insanlara öfkelenirim. Öfkenin bu çeşidi eylemin yerine geçer ve girişilmeyen hareketin sonucudur. Kişiyi felç eder, beceriksiz ve zayıf kılar ve çoğu zaman da uzun sürer.
Öfkenin sevgiye karşı durma biçiminin etkisi de buna benzer. Sevgimi ifade etmek yerine sevdiğim kişilere öfke duyarım. Öfkenin bu türü, kökenini kesintiye uğramış bir yönelimden alıyorsa çocukluğa dayanır. Daha sonraki benzer durumlarda bu önceki yaşantı tekrarlanır ve öfke de gücünü bu deneyimden alır.
3.Suçluluk hissinin yansıması olan öfke
Birisine kızarım, çünkü ona itiraf etmek istemediğim bir şey yapmışımdır. Öfkenin böylesiyle kendimi bir suçun sonuçlarında korur, suçu karşımdakinin üzerine atarım. Bu öfke de kişinin kendi eyleminin yerine geçer. Hareketsiz kalmama yol açar, felç eder beni ve zayıflaştırır.
4.Minnet duygusunun eyleminin yerine geçen öfke
Birisi bana karşılığını veremeyeceğim kadar çok iyilik yapar, çok fazla verir. Bunu kaldırmak zordur. O zaman da verene ve verdiklerine öfkelenerek kendimi korurum. Bu tür öfke sözgelimi çocukların ebeveynlerini suçlayışlarında görülür. Almanın, teşekkür etmenin ve kişinin kendi eyleminin yerine geçer, felç eder ve insanın içini boşaltır. Ya da ortaya depresyon, yani suçlamanın öteki yüzü olarak çıkar. Depresyon da almanın, teşekkür etmenin ve vermenin yerine geçerek kişiyi hareketsiz kılar, boşaltır. Ölmüşlere, ayrıldığım insanlara almayı ve teşekkür etmeyi ya da öfkenin üçüncü türünde olduğu gibi kendi suçunun arkasında durmayı borçlu kalmışsam, burada öfke, uzun süren bir yas dönemi olarak da ortaya çıkabilir.
5.Üstlenilmiş öfke
Kimileri başkalarından ve başkaları için üstlendikleri bir öfke duyar. Söz gelimi bir grupta kişilerden biri kendi öfkesini bastırdığında bir süre sonra grubun başka bir üyesi ökelenir. Bu çoğu zaman grubun öfkelenmesi için hiç bir neden olmayan en zayıf üyesidir. Ailelerde bu en zayıf halka çocuktur. Örneğin anne babaya öfkeli ama öfkesini bastırmaktaysa, babaya çocuklardan biri öfkelenir.
En zayıf birey çoğu zaman taşıyıcı olmakla kalmaz, öfkenin hedefi haline de gelir. Örneğin bir çalışan, üstlerine öfkelendiği ama bu duygusunu onlara karşı bastırdığında öfkesini daha zayıf kişilerde boşaltır. Ya da bir erkek karısına kızdığı ama öfkesini onun karşısında bastırdığında öfkenin acısını karısı yerine çocuğu çeker.
Çoğu zaman öfke bir taşıyıcıdan başka bir taşıyıcıya aktarılmakla kalmaz – örneğin anneden çocuğa – güçlüden zayıfa olmak üzere yönü de değişir. O zaman da söz gelimi annesinin babasına yönelmiş öfkesini üstlenen kız, bunu babasına değil, gücünün daha fazla yettiğini hissettiği başka birisine, örneğin kendi kocasına yöneltir.
Gruplarda da üstlenilen öfke, güçlü olan asıl hedefine, diyelim grup liderine yönelmek yerine, bu şekilde güçlü kişinin günah keçisi haline gelen zayıf bir grup üyesine çevrilir.
Üstlenilen öfkede kişiler kendilerinin dışındadırlar, kendilerini gururlu ve hak sahibi hissederler. Oysa yabancı bir güç ve hak ile hareket etmektedirler. Böylece başarısız ve zayıf kalırlar. Üstlenilmiş öfkenin kurbanları da kendilerini güçlü ve haklı hissederler, çünkü haksız yere acı çektiklerini bilmektedirler. Ama onlar da zayıf, acılarıysa başarısız kalır.
6.Güçlendiren öfke
Bir de öfke vardır, erdem ve yeterliktir. İnsanın kendisini ortaya farkındalıkla ve yoğunlaşmış bir şekilde, gereğince koymasıdır; tartarak ve bilerek ağır ve güçlü olanla da yüzleşir. Onda duygulanım yoktur. Gerekiyorsa korkusuzca ve ona kızmaksızın karşısındakine kötü bir şey de yapar. Saf enerji olarak agresyondur bu. Uzun süreli bir disiplin ve uygulama ürünüdür. Ancak buna sahip olan çabasızca sahip olur. Öfkenin bu türü kendini stratejik davranış biçimi olarak ifade eder.